12.31.2008

kış günü rüyası

Bir haftadır sürekli kar yağıyor Ankara'da.yerler de buz , bir de öyle bir soğuk ki hava; insanın canı evden çıkmak, hatta yataktan çıkmak dahi istemiyor. Keşke bahar gelse , biraz canlansak... Mudo Concept 'ten sade şık bir şezlong buldum bahar siestaları için...aah ah

mutlu yıllar


Herkese yeni yılda huzur, mutluluk , barış , sağlık , başarı , eğlence temenni ederim. Sevdiklerimiz bizimle olsun yeni yılda ... Dünya mide bulandırıcı gidişatından kurtulsun , birbirini öldürmekten zevk alan tek varlık insan dursun silkelensin ,kendine dışardan baksın...Saçma ayrımcılıklar , anlamsız politikalar , birbirinin ekmeğini çalmalar , gereksiz yasaklar , çocuklara -kadınlara şiddet dursun , para , petrol , doğalgaz anlamsız kavramlar olsun...olsun da olsun...
Hep deriz ama hiç olmaz...
mutlu yıllar...

12.26.2008

Levi's kot


Levi's'ta dolaştım .Bu pantolona bayıldım.Üzerine de yine geniş , 70'ler hippi tarzı bir gömlek çok iyi gider diye düşünüyorum. Ve Levi's 'ın indirimine girmesini bekliyorum :)

12.20.2008

Ağırlık

Ofisten erken ayrılıp devlet dairesi işlerini tamamlamak için çırpındığım bir gündü dün. Kalabalık , kargaşa, bugün git yarın geller doluydu.Ağırlık çöküyor insanın üstüne çok bulununca böyle ortamlarda.Hele bir de kimimizin yalıtılmış hayatlar sürdüğünü, kırk yılda bir böyle işleri çıktığını düşününce , anlamsızlaşıveriyor hayat. toptan fişlenip damgalanıyoruz satılık mallar gibi, market raflarındaki barkodlu ürünlere dönmüşüz. Sabah kalk işe git akşam gel , yemek ye , evi toparla, sosyalleş , çiftleş , faturalarını yatır , kirayı unutma , aman yılbaşı da geliyor bir kaç kişiye hediye alayım , yok tatil ne yapsam derken akıp gidiyor günler.. İnsan kendini ifade etmeye çalışırken bile sanki alnımıza kazınmışcasına hayatımızın döngüsü; o kalıplardan çıkamayıp isyan etmeye bile kendinde hak bulamıyoruz. Belki de barkodlanmış bizler , kendi kafasında sanal benliğini , somut benliğinden ayrı düşünemediğimizden ; içimizden gelene kafasındaki yüzlerce dosyada yer bulamamamızdan belki de öyle bir kayıt unsuru bulunmamasından...

Kendimi nasıl ifade edbilirim düşüncesine dalıp , derinlik sarhoşluğu yaşayıp , kendi yarattığım denizde vurgun yemek istemiyorum. Kafamdakileri dökebilmek ve paylaşabilmek için Ermeni , Kürt , İslamcı entel abla , gay kimlikli şair (zaten biyolojik olarak imkansız ) , lezbiyen , bacak boyu 5 metre manken ,tecavüzcü , medyum , sosyetik güzel yada sübyancı olmak istemiyorum , olamam ki zaten :) Şimdilik dolabımdaki dosyalarla yetinip , Lola'nın erişim ve iletişim sınırları içerisinde bir dünya yaratmanın daha güvenli ve sağlıklı olacağında karar kılıyorum sonra. Ne de olsa , bizi fişlemeye yada kategorilendirmeye kim seçilse , kendi kafasındaki yeni bir dosyayı somutlaştırıp yüzlerce sayfa iddianame yazdırıveriyor anında ...Bizlere de derinlik sarhoşluğunun tadını çıkarmak kalıyor..

12.18.2008

AUTUMN/ SONBAHAR


Özcan Alper ' in yarın vizyona girecek olan ilk uzun metrajlı filmi Sonbahar 'ı çok merak ediyorum Ödüllü bir film ve melankolik , görüntü yönetmenliği sağlam bir yapıma benziyor. Afişi bile merak uyandırıcı ve vizyondaki diğer yerli filmlerden farklı bir tablo çizmesine yetiyor. Daha izlemeden bir sürü yorum yazdım .Umarım izlediğimde hayallerim suya düşmez .

Yılbaşı için







Bu sene her ne kadar gözüm Mudo ' nun hediye kataloğunda kalmış olsa da hediyelerimi hem ekonomik hem de daha eğlenceli olduğu için T-box ' dan seçmeyi düşünüyorum. Alternatif inanılmaz çok değil tabiki ama anlamlı ve her zamanki gibi orjinal .

12.16.2008

50 yaş sorusu ve Murathan Mungan


Kadınları hemcinslerinden daha iyi tasvir edebilen ve bence duygularını en anlamlı ve anlaşılır ifade edebilen şair yazarlardan olan Murathan Mungan 50 yaşını devirince ,bu yaşa kadar neler öğrendiniz diye sormuşlar.Çok hoşuma gitti cevabı..

"Sabrı öğrendim en başta. Sınırlarımı,affetmeyi, öfkemi denetlemeyi , yetinmeyi, gerektiğinde vazgeçmeyi, hayatın vermediklerinin hesabını insanlardan sormamayı, dostluklarımı yıpratmadan eskitmeyi , vahşi bir hayvanı evcilleştirir gibi sanatçı doğamı besleyen narsizmi dizginlemeyi, olaylara yaklaşmada hassas terazi kullanmayı, ince ayar yapmayı, normal biri olmaya çalışmadan makul olmayı, her durumda kendi gücüne yaşlanmayı öğrendim. İlk yillarda bir yazımın altında yer alan adım ve soyadım benim için herşey demekken, giderek yazının kendisi en değerli şey haline geldi. Yüklerimden kurtuldum. Ödülden, övgüden, şöhretten, herşeyden. Bu yıllarla kazanılır. Doygunluk ve erkinleşmeyle kazanılır. Ve hep son sözü söyleyen olmak isterken, son sözü, hep hayatın söyledigini ögrendim..” M.Mungan

12.08.2008

Yeşilçam Şarkıları


Bayram sabahı evde boş boş otururken yerli kanallardaki ki eski Yeşilçam filmleri dikkatimi çekti ve tabiki de o eşsiz müzikleri. Nerede duysak o şarkıları duygusallaşırız , çocukluğumuz aklımıza gelir , hayalperest masallara kendimiz kaptırdığımız günler canlanır kafamızda.

Kalan Müzik de güzel anıları canlandırmak istemiş ki Yeşilçam Şarkıları I- II-III olarak bir set çıkarmış.1. albümün adı Aşkın Kanunu , 2.si Artık Sevmeyeceğim 3.sü ise Yıldızların Altında. :) Hem eğlenceli hem de herkesin bildiği ve birşeyler paylaşabileceği şarkılardan oluşuyor. :)

12.06.2008

bayram




Kurban bayram'ı geldi çattı.Yine büyükbaş, küçükbaş katliamı başlayacak, sokaklarda kurbanlık kovalayanlar , şık şık giyinmiş bayram tebriğine gidenler , apartman ziline toptan başıp şeker , harçlık toplayan bebeler , köprülerde trafik , otoyollarda konvoy , evlerde şekerler , tatlılar , et kokuları , kavurmalar , işkembe çorbaları , hastanelerde kalp rahatsızlıkları ,mide ağrıları, bağırsak bozulmaları :P , tvlerde eğlence proğramları , bayram piyangosu çekilişi , şablon telefon mesajları , sebebi belli telefon konuşmaları olacak... Benim de aklıma çocukluk bayramlarımın hayali kırmızı rugan ayakkabılar gelecek :)


Sonra büyüdüğümü fark edip Miu Miu ' daki ayakkabılara aklım takılacak :)


insan


Niçin yaşam adı verilen tantananın içindeyiz? Niçin herşeye bir anlam verip , isimlendirip , kuralına göre yapmak zorundayız ? Biz neyiz ? Kendimizi nasıl kendimiz kıldık? Yine saçma sapan düşüncelere kapıldığım bir gün daha.Peki bunların saçma sapan olduğunu nerden çıkardım o da ayrı bir yanılsama belki de.. Varoluşçuluk? okudum biryerde ama o da saçmalıkların bir parçası..

Aslında tüm bu bilinenler ve koyulan kurallar , düzmeceler , tarihin çizgisi , insanın kendini sürekli yargılaması , yap-bozlar , devrimler , siyaset adı verilen saçmalıklar , kendimi oyaladığım bu blog , yemek kitapları , psikoloji araştırmaları , uydururuk hukuk , para denilen kandırmaca, birilerinin kendini kanıtlama yolu moda , saçma sapan iş ünvanları , uyutma yöntemi dinler , bitmeyen listeler nedir ki ?.....

zaman geçiriyoruz işte nasıl olduğunu bile bilmeden..

12.04.2008

charles baudelaire


"Le Spleen de Paris " (Paris Sıkıntısı)

"sarhoş olun"

"her zaman sarhoş olmalı. her sey bunda: tek sorun bu. omuzlarınızı ezen, sizi topraga dogru çeken zamanın korkunc agırlıgını duymamak için, durmamacasına sarhos olmalısınız. ama neyle? şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhos olun. ve bazı bazı, bir sarayın basamaklari, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlıgı içinde, sarhoşluğunuz azalmis ya da büsbütün geçmis bir durumda uyanırsaniz, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan seye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her seye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşıligını: "sarhoş olma saatidir. zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz."


Kitap, Baudelaire'in düz yazı şiirlerinden oluşuyor. Çok kalın bir kitap değil ancak okuması ve sindirmesi yorucu olabilecek, herbir başlığın insanı düşüncelere daldırabileceği bir kitap.Benim senelerdir favori kitabım, kurtarıcım.

aramızdan ayrılanlara


İş , ev belki okul belki kendi hayatımızın akışı içerisinde çok ufacık ayrıntılar, belki bir takvim yaprağı bize onları hatırlatıveriyor. Zaman zaman acılarımız da onlar gibi toprakta çürürüyor gibi oluyor. Ama onları her zaman en derin,en kırılgan, en gizli köşemizde en güzel anılarımızda, en çocuksu tarafımızda saklıyoruz. Yaşamımızın değerini bilemesek de bazen , sevdiklerimizi kaybetme korkusunu unutup yaralasak da , bazı bazı bu hayatı haketmediğini düşündüğümüz insanlara lanet yağdırsak da , inançla inançsızlık arasındaki köprüde bir sağa bir sola savrulsak da , onlar bir zamanlar bu hayata birşeyler bıraktı ve umut ediyoruz ki hep bizimle olacaklar.

12.02.2008

Caramel


Milka'nın parmak yedirten bu karamelli çikolatasının yanına sıcak bir çay ve aşağıdaki şarkıyı tavsiye ediyorum.Günün stresini alıp götürür...
"Suzanna Vega- Caramel" (Tıkla izle,dinleee)

The party




The Party; Blake Edwards 'sın yazıp yönettiği, Pink Panther efsanesi Peter Sellers 'ın başrolü oynadığı inanılmaz komik bir film.Sellers , Hrundi Bakshi isimli bir Hinduyu canlandırıyor. O kadar doğal ,sakar ve akıcı ki filmi izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.Hatta dvdsini alırsanız çok güzel bir menüsü var, zevkle kullanabilirsiniz. ben filmi en az 5 kere izledim :)) Canım sıkıldığında gülmek istediğimde ve özellikle Sellers'ın film boyunca süren sakarlıklarını canım çektiğinde hemen koyuyorum dvdimi ."Birdie Num Num " diyerek bitirmek istiyorum bu yazıyı .